yaran olaylar

  • bakırköy'de ihtisas yaptığım yıllar. hastane büyük, nöbetlerde üç servisle birden ilgileniyoruz. ben kapalı erkek servislerine bakıyorum. kapalı kadın servislerinin oldugu binaya bakan arkadaşı orta kattan arıyorlar ve panikle 'doktor hanım çabuk yetiş' diyorlar. 'tamam geliyorum ne oldu?' deyince de 'anlatamayız, gel' deyip kapatıyorlar.

    arkadaş anahtarı çevirip servise girince karşılaştığı manzara şu:
    3 tane manik`:(bkz: #21568974)` hasta soyunmuş, memelerini tutarak ve ağızlarından ateş etme efekti çıkararak diğer hastalara ateş(!) ediyor, neredeyse tamamı psikotik atakta olan diğer hastalar da ağlayarak ve kendilerini ateşten(!) korumak için yerlere atarak kaçışıyorlar.

    öyle sürreel bir ortam varmış ki arkadaş kapıdan girince kendini yere atıp siper almamak için zor tutmuş.

  • tüm gün 20-30 km'ye yakın gezindikten sonra açlık başımıza vurunca "beşiktaş'ta iftar olayı pek yoktur" diye hemen yemek yeriz diye kebapçıya geldik, kapıdan adam "yeriniz hazır üst kat" dediğinde hafiften kıllansak da yer bulmanın sevinciyle bir cıktık ki; an itibariyle iftar çadırından hallice 50 kişi top sesini bekliyoruz. kimse yemek yemiyor, masada hurmalar, tatlılar, salatalar, püskevitler ve daha nicesi.. artık yemek zorundayız ya da ödemek zorundayız; kendimizi iftar menüsüne atmışız resmen afagdhd. erkek arkadasım, yani karşımdaki aç ateist kulağı ezanda su şişesine bakıp duruyor. bir tavuk şiş yeyip çıkacaktık, acaba hesap ne kadar kitlenecek? bari oruç tutsaydık xd

    edit: an itibariyle içli köfte servisi başladı.

    edit2: hala kalkamıyoruz adamlar bize sormadan servise devam ediyor simdi çay servisi basladi. galiba sahura kadar burdayiz, hakkinizi helal edin.

  • bir tanesi bu sabah yaşanmıştır.

    sabah işe gelirken durakta otobüs bekliyorum. durağın solunda bir yol var aynı anda iki araç daldılar yola. ikisi de bir birine yol vermek istemedi ve ikisi de geçemedi. aracın birinden tıknaz bir adam inip diğer araçtaki herife bağırmaya başladı. diğer araçtan da tam bir ayıboğan yarma koca götlü bir genç indi. genç çocuk adamı uyardı ama adamda artistlik diz boyu. tıknaz abi, gencin aracının tekerleğine ayağıyla vurunca genç bunu kavradığı gibi iki metre öteye fırlattı . abi yerden kalkıp gence koşa koşa yönelmişti ki genç kendisini yakaladığı gibi bu sefer de üç metre öteye fırlattı. abi yerden kalkı ve biz durakta olayı sadece seyreden insanlara '' yavvvvv ayıran kimse yok mu '' ? diye bağırdı. millet uykusuz zaten, sabahın körü, artistlik yapan da sensin , gidip adamı tahrik eden de sensin. bir de hayatım boyunca ilk defa kavga eden birinin çevreden gelip ayırın diye yardım çığlığı attığına şahit oldum. gülmemek elde değildi. durağa arkamı dönüp güldüm baya. baktı kimse olaya müdahale etmiyor , genç de bunu yiyecek , kendi kendine konuşup aracını aldı ve gence yol verdi.

    e be güzel abim , yiyemeyeceğin tarağın altına niye yatıyorsun ?

    '' yavvv ayıran yok mu da nedir ? hiç mi gurur yok sende , ye dayağını efendi efendi yoluna bak ?

    malesef yardım elini uzatan da olmadı. toplum çok duyarsız.

  • üniversiteden bir arkadaşım var, mehmet. mehmet'i biraz anlatmak gerekirse, kendisi doğu kökenli, kadınlara çok düşkün ve anlatılana çok çabuk inanan bir arkadaş. kendisi devamlı bir kız arama sirkülasyonu içerisinde. bulduklarıda genelde aynı tarz kızlar oluyor. nasıl oluyosa çoğunluğu hemşire bu kızları, hastane köşelerinde mi bekliyor bilmiyorum.

    bir gün üniversitenin ingiliz dili edebiyatı bölümünden bir kızla tanışıyor. gelip arkadaşlara kızı tarifiyse şöyle "abi kız piercing falan takıyor, çok entellektüel kız". kızla ikinci ve son muhabbetlerine gelirsek;

    kiz arkadaş: marşmellov sever misin?
    mehmet: bilmem, okumadım hiç.

  • dün ölümün elinden bir şeyler kurtarmak için şunu yazmıştım. (bkz: #57546430) çok insan mesaj yazdı. dua etti, güzel temennilerde bulundu. biraz olsun moral buldum, güç tazeledim. yaşadığımız ülkeye olan umudum arttı, iyi oldu. sonra da sigara almak için çıktım. fazla evden çıkmam, genelde ya sigara almaya büfeye giderim ya ekmek almaya fırına. ikisi de yan yana zaten. hem spor olsun, hem hava alayım diye biraz turladım. sonra nihai amacımı gerçekleştirmek için büfeye girdim. büfedeki çocuk beni görür görmez; (ismi rıfat, severim keratayı)

    + aha göbekli abi bilir bu mevzuyu ona soralım, dedi.

    içeriye baktım kimseyi göremiyorum büfeci çocuktan başka. kuruyemiş dolabının arkasından bir genç kafayı uzattı sonra. böyle gece karası gibi bir şey, tarla faresine de benziyor biraz. avucundaki fındıktan tane tane ağzına atıyor. gözler de bana kilitlenmiş. nasıl pis kesiyor, nasıl sorgulayıcı bakışlar anlatamam.

    - hayırdır rıfat, konu ne? dedim, bir gözümde tarla faresinde. içim zaten kararmış, bunun tiple iyice karardı. rıfat bir şey demeden bu tarla faresi araya girdi.

    +ne iş yapıyon abi sen?
    - bir iş yaptığım yok, hayırdır!
    + ne mezunusun peki?
    - işe mi alacan amına koyim, niye soruyon!?

    elemana uyuz olmuşum bir kere, ne sorsa tersleyeceğim. rıfat anladı tavrımı araya girdi hemen;

    + göbekli reyiz abi yanlış anladın sen biladeri. sen de ne soruyon oğlum, adam üniversite mezunu, tanıyoruz herhalde.

    çocuğun gözleri hala bende, pis pis kesiyor. sonra da rıfat'a döndü. ağzına bir fındık daha atıp;

    - yok gardaş, ne mezunuysa mezunu, daha ikinci kelime de küfür eden adama sorulacak şey değil bu. hem sen bana ne inanmıyon oğlum, hoca anlattı diyorum, sana yalan borcum mu var?

    ayıktım tabi, mevzu dini bir konu. merakta ettim açıkçası ama belli etmemeye çalışarak;

    + rıfat benim sigaradan iki paket versene,
    - dur bi abi ya, veririz sigaranı. önce yak bi tane benden.
    + sıkıntı olmasın oğlum, müşteri falan gelir.
    - yok yok olmaz, hele yak bir tane sen. gerekirse dükkanı kapatırız.

    rıfat'ın uzattığı sigarayı yaktım. bir gözüm hala kara ibliste, daha iki duman almadan sigaradan soru geldi.

    + göbekli reyiz abi, ölünce ne oluyor?
    - neye ne oluyor oğlum? bu nasıl soru.
    + yani abi insan ölünce mezarlığa gömüyorlar ya, beden çürüyor tamam. ruha ne oluyor?

    düşünüyorum. ulan şimdi bu çocuğa "ruhun olduğunu nereden biliyorsun" desem tarla faresi pusuda anında koyacak ateyiz damgasını. hani inandığım, kendimce bildiğim şekilde anlatsam, desem ki "zor soru be rıfat, insanoğlu var olduğu günden bu yana bu sorunun cevabını arıyor" büfeyi kapatacağız, saatlerce konuşacağız. tarla faresinin küfür etmeme bozulması geldi aklıma o an nasılsa, çevirdim lafı hemen;

    - bu neye inandığınla alakalı, yani her inanış farklı şekilde açıklıyor bunu. müslümanlıkta farklı, diğer dinlerde farklı anlatıyorlar.
    + boş ver abi diğer dinleri, elhamdülillah müslümanız. bizim dinde ne oluyor. kalbimiz durdu, sonra ne oluyor?

    şimdi rıfat'a her şeyi göze alıp, ebeyin amı oluyor demek var, kara iblis kafayı biraz daha çıkartmış dolabın arkasından beni kesiyor, ne yapacağı da bilinmez.

    - ne olacak oğlum, ışık görünüyor önce.

    tarla faresi birden kalktı ayağa, gözleri çakmak çakmak, o sordu bu sefer.

    - nasıl bir ışık abi?
    +bembeyaz, nur dolu.

    tarla faresi daha bir heyecanlı, rıfat'ın eli kolu titriyor;

    - nereden geliyor abi o ışık?

    "ne bileyim ulan ben nereden geliyor, tövbe yarabbim, bombaya bak" diyorum içimden. sonra döndüm, geyiğine ağzıma gelen ilk kelimeyi söyledim.

    + lambadan geliyor!
    - nasıl bir lamba abi o?

    çocuklar artık sadece titremiyor neredeyse ağlayacaklar. ben ne olduğunu anlama derdindeyim. ben de iyice şapşallaştım tabii, şimdi bunlara bir de lambayı mı tarif edeceğiz derken, tarla faresinin anahtarlığı gözüme ilişti. akp'nin mavi zemin üzerine sarı ampülü olanından. anahtarlığı işaret ederek;

    + akp'nin ampülü gibi işte, dedim. demez olaydım. tarla faresi zıpladı üzerime, elime yapıştı, öpmek istiyor. sigara elimden düştü. benden özür diliyor, rıfat'a da "bak ben sana dedim, hoca bize anlattı" dedim diye bağırıyor.

    -dur oğlum! dedim kara iblise. çocuk az sakinleşti, düşen sigarayı dışarı atıp geri geldi. rıfat yeni bir sigara uzattı; ben tarla faresine döndüm. kafamda hoca buna ne anlatmış olabilir sorusu delice cevap arıyor.

    + hoca sana ne anlattı la!
    - işte senin gibi anlattı abi. ölünce ışığı görüyormuşuz, ışık bir ampülden geliyormuş, işte ak partinin sembolü de oradan geliyormuş.

    sinirim bozuldu ondan sonra. kahkaha atmaya başladım. sigarayı da almadan çıktım, gittim başka yerden aldım. hem spor oldu, hem de ülkeye olan inancım eski seviyesine geriledi, iyi oldu bana. senin neyine güzel şeyler umut etmek...

  • 7-8 yasinda filanim heralde. ılkokul 2 filan olmali...
    siddet dolu, keman teli gibi gergin ev ortamindan mi bilmem, hala ara ara yatagima isiyorum. cis kaciriyorum yani.
    ayni zamanda hasari ve asiri hareketli bi cocugum. ayni zamanda asiri daginigim. ayni zamanda yazmayi sevmiyorum, kesinlikle defter tutmuyorum... (yazamiyor degilim, sadece sevmiyorum, sikiliyorum o isten)

    annem eaaayhh deyip beni bi universite hastanesinin cocuk psikiyatrisine goturuyor. primer problem yazmamam aslinda, ogretmen bir anne olarak sanirim utaniyor halimden...

    cocuk psikiyatristiyle once o konusuyor ve problemlerden bahsediyor. biri haric, onu unutmus sapsik.

    once cocuk dolu bi odaya aldilar. oyuncaklar filan. bi15 dk kaldim heralde.
    sonra dr bas basa seansa aldi beni. ıste tematik algi testleri vs... bir sahnenin cizimini gosteriyor, o cizimle ilgili bi masal uyduruyosun gibi...

    yalniz dr bana dedi ki "bu resme bak, bi masal uydurup arkasina yaz resmin"

    haydaaa... kim ugrasacak o kadar yazmakla?!!?

    neyse, hemen yapistirdim yalani olanca sirinligimle
    -2 tekerlekli bisiklet ogrenmeye calisiyorum da su ara. dun sag kolumun ustune dustugum icin su an cok agriyo
    -himm nasil yapsak?
    -isterseniz ben soyliim siz yazin? (olanca sirin gulucuk)
    -aaa olur.

    butun yazilari adama yazdirdim itinayla... arkama yaslanip anlattim da anlattim hatta keyifle. ahaha

    seans sonrasi annemi aldi odaya. ben koridorda bekliyorum..

    -kiziniz zeki bi cocuk, bla bla..
    -ya doktor bey ben size asil sorununu soylemeyi unutmusum.
    -himm nedir?
    -yazmaktan nefret ediyo. yazmiyo. defter tutmuyo.
    doktor tok bi kahkaha atmis.
    -ahahaha beni bile kandirdi yahu!

    ...

    eksik bilgilendirme yuzunden olsa da, 7 yasinda psikiyatrist kandirmis insanim yani :p
    entrika rulz

  • oğlumun doğum günü için mickey mouse'lu pasta yaptırmak istemem ve pastaneye gösterdiğim resmin olduğu gibi pastanın üzerine basıldığını görmem. pastanın üstünde tam olarak şu yazıyordu.

    "happy birthday anthony"

    ama sağ olsunlar, oğlumun adını da üste küçük bir yere iliştirmeyi unutmamışlar.

    http://i.hizliresim.com/l9d1nb.jpg

    bir de sadece resmi basacaklarına, pastanın resmini basmış dingiller.

  • dün akşamdan beridir narcos diye bir dizi varmış ona başladım. pablo escobar' ın hayatını anlatıyor. tabii kurşunlar, bombalar, ponpalı tüfekler falan gırla. şiddetin içine düştüm ve naif yaradılışım sebebiyle evin içinde pijamalarla tedirgin bir halde izlemeye devam ediyorum bugün.

    yarım saat önce, sekizinci bölümü izlerken birden benim balkonda bir patlama meydana geldi. şaka yapmıyorum, her kelimesinde ciddiyim. balkondaki masanın üzerinde bi şey patladı.

    ayağa fırlayıp koltuğun arkasına saklandım. elime de ayağımdaki terliği aldım, her saldırıya hazırdım. düşündüm. ulan ben kokoyin kaçırmıyorum, adalet sarayı bonbalatmadım, kız kaçırmadım (ki kaçırsaydım asla zarar vermez, evlenmeyi düşünürdüm) ve başka herhangi bir suça da karışmışlığım yok. taş çatlasın geçen ay aidatı ödemedim, o da sırf bu monoton hayatıma bi renk gelsin diye. topu tüfeği 100 türk lirası kadar anarşizm. balkona kurşun sıkmalık kadar büyütülecek bir şey değildi sayın site yöneticisi.

    sonra kafayı rakun gibi çıkardım koltuğun arkasından. balkon masasının üzerini incelemeye başladım. dışarıdan bi şey fırlattılar ve masanın üzerindeki bi şey patladı. farkedebildiğim buydu.

    bi şey çarptı gözüme. yerde hareketsiz yatıyor. baktım. göremedim çünkü 3 derece miyopum. lanet olsun gözlük de uzağımda. risk almalıydım ve aldım da bayım. gözlüğü taktım. yerde kıpırtısız yatan nesneye baktım... çakmağı balkonda unutmuşum hınıısssını hıvrıdını !! sıcaktan patlamış menşeini siktiğim ürünü.

    bu çalkantılı hayat beni öldürecek, yemin ederim öldürecek. evlenmek istiyorum.

  • bursalıyız, bursa da yaşıyoruz o dönem. ben daha küçüğüm. babamın iş için italyaya gitmesi gerek. ankarada biraz işi var, onları halledecek ve ardından uçağa binecek.

    dayımlar ve babamın 3 iş arkadaşı ankara'ya geldik. işler halloldu, uçağa daha saatler var. haliyle herkes sıkıldı. gazete okuyan babam bir anda "hacettepe-adanademirspor maçı var" dedi. ben yalvarma moduna girip "bıbıcım nılır gidilim " demeyeye başladım. mümtaz abi var babamın iş arkadaşı. gazeteye baktı ve "ben orayı biliyorum hadi gidelim" dedi.

    heyecan içinde stada gittik. gişe falan yok, kapıdaki adamlar girin abi diyor bize. bilet yok bir şey yok. anlam veremeyip gittik. adana gol attı, biz heyecan içinde zıplayıp "adana adana adana" diye tezahürat yapmaya başladık.

    devre arası stad polisleri yanımıza geldi. zaten 15 tane seyirci var, 7si biziz. polisler babama dönüp "abi siz adanalı mısınız" dedi. babam da "yok hayır, ama adanayı destekliyoruz" dedi.

    polisin; " iyi de burda adana yok" demesiyle kendimize geldik. gerçekler o an gün yüzüne çıktı.

    mümtaz amca bizi cebeci stadı diye ulus'a getirmiş. izlediğimiz maç ankarademirspor-keçiörengücü maçı. evet, forma renkleri tutuyordu malesef.

    mümtaz amca bunları okuyorsan allah seni bildiği gibi yapsın:/